Platonik Sanat: Sahibinden Sahipsiz
3 Eki 2025
11 Eki 2025
Sanat, yalnızca üretmekle tamamlanmaz; görülmekle, hissedilmekle, paylaşmakla var olur. Ancak bazen üretilenler, ne bir duvara asılır, ne bir izleyiciye ulaşır. Atölyenin köşesinde yıllarca bekler, bir kutuda saklanır veya bir rafa siner. Ve bir noktadan sonra, o işler sadece fiziksel olarak değil; ruhen de görünmez hâle gelir.
Platonik Sanat, bu görünmezliğe, bu unutulmuşluğa, bu askıda kalmışlığa bir bakış sunuyor. Sahibine ulaşamamış, alıcısını bulamamış, ama sanatçısının içinden kopup gelen işleri bir araya getiriyor. Sergi, sanatçının üretimle kurduğu ilişkinin kırılganlığını, içsel hesaplaşmalarını ve zamanla çözülen inancını görünür kılmak istiyor.
Görülmeyi beklemek, bazen yaşarken ölmek gibidir. Bir sanatçı için eserlerinin daha hiç yaşamadan, sevilmeden unutulmalarına tanıklık etmek, varlığın en derin sorgusuna dönüşür. Üretmek, bir rahatlama değil; zamanla yük hâline gelmeye başlar. Sahiplenilmeyen işler, bir çöp gibi hissedilir; Maddi manevi olarak yük, fazlalık, görmezden gelinen bir kalabalık olur herşey...
Bu sergide yer alan işler; yıllar içinde biriken, satılmayan, satılamayan, yeteri kadar gösterilemeyen, bekleyen çalışmalardan oluşuyor. Çini panolar, illüstrasyonlar, baskılar ve atık malzemelerle birleşen yerleştirmeler, sanatçının kendi üretim süreciyle hesaplaşmasını ortaya koyuyor. “Bekleme Odası" adlı enstalasyonda, sanatçının otoportresiyle birlikte pencereden bakan figürler yer alıyor; izleyiciyi de o pencerenin karşısına alarak, görmeye ve görülmeye dair sessiz bir gerilimi ortaya koyuyor. Sergi salonunun ortasındaki yerleştirmede, çini desenli poşetler havada süzülürken, yerdeki buruşturulmuş seramikler, boya tüpleri ve atık malzemeler “çöp” kavramının hem fiziksel hem metaforik boyutunu sorguluyor. Bazı işler doğrudan çöp poşetlerine yerleştirilmiş panolar olarak duvara yaslanıyor; hem korunmaya çalışılmış hem terk edilmiş gibi.
Platonik Sanat, yalnızca bir sergi değil, sanatçının kendine ve zamana tuttuğu bir aynadır. Kendi potansiyelini gerçekleştirmekte zorlanan, yaşam koşulları içinde sanat yapmaya direnen bir sanatçının iç sesidir. Ve aslında yalnızca bireysel bir hikâyeyi değil, günümüz Türkiye’sinde bağımsız üretim yapmaya çalışan birçok sanatçının görünmezliğini yansıtmaktadır.
Bu sergi; unutulmuş olana bir alan açmak, görünmeyene bir bakış kazandırmak ve belki de en çok, hâlâ ses verenlerin fısıltısını duymak için kurulmuştur...